Son yıllarda en çok yapılan kozmetik uygulamalardan olan dolgu uygulamaları ile istenmeyen kırışıklıkların görünümü azaltılmakta, yüz hacimlendirilebilmekte ve doku yenilenebilmektedir. Dolgular kalıcı (emilemeyen), yarı kalıcı (geç emilimli) ve geçici (emilebilir) özellikte olabilmektedir. Kalıcı dolgular geri dönüşsüz olduğu için günümüzde çok tercih edilmemektedir.

Yıllar içinde çok sayıda dolgu maddesi denenmiş ve hyaluronik asit en geniş kullanım alanı bulan dolgu ajanı olmuştur. Deri ve bağ dokusunun doğal bir bileşeni olan berrak viskoz bir sıvı niteliğindeki hyaluronik asitin en önemli özelliği su tutma kapasitesinin çok yüksek olmasıdır. Bu özelliği nedeniyle deriye nem, elastikiyet ve direnç kazandırır. Hyaluronik asitin çapraz bağlı formu suda çözünmediği için hacim oluşturma özelliği nedeniyle dolgu amaçlı kullanılmaktadır. Farklı çapraz bağlama teknolojileriyle geliştirilmiş farklı nitelikteki bu dolgular emilebilir, geçici nitelikte dolgulardır. Sonuçtan hoşlanılmadığı durumlarda veya bir komplikasyon oluştuğunda eritilebilir nitelikte olmaları avantajlı yönlerinden biridir. Kullanılan dolgu malzemesinin özelliği ve kişinin deri yapısına bağlı olarak dolgu uygulamalarının etkisi 6-24 ay arasında sürmektedir.

Geç emilimli nitelikte olan diğer dolgu çeşitleri kalsiyum hidroksiapatit ve poli-L-laktik asit olup daha konsantre dolgulardır. Emilebilen bir sıvı içinde yavaş çözünen polimer mikrokürecikler bulundururlar. Sıvı içeriği zamanla erirken içeriğindeki bu mikro kürecikler doku uyarımını sağladıkları için biyostimulan dolgu olarak da bilinirler. Diğer bir biyostimulan dolgu ise akıllı dolgu olarak da bilinen polikaprolakton bazlı dolgudur. 

Karboksimetil selüloz jel içerisinde süspanse edilmiş polikaprolakton mikrokürelerinden oluşan bu dolgu uygulandığında jel içeriği 6-8 haftada emilirken yerini polikaprolaktonunun uyarısıyla oluşan kollejen alır ve deride yenilenme meydana gelir. Bu dolguların etkileri yıllarca sürebilir. Ama eritilebilir nitelikte olmamaları dezavantajlı yönlerinden biridir.

Çok farklı özellikte dolgu mevcut olup hastanın özelliklerine, kullanım alanlarına ve kullanım amacına bağlı olarak uygulanmaktadırlar. Dolguların kalıcılık süresi kullanılan dolgunun niteliği, uygulama alanı, hastaya ait yapısal faktörler gibi birçok faktöre bağlıdır.

 

dolgu-uygulamalarinin-kullanim-amaclari

 

Dolgu Uygulamalarının Kullanım Amaçları

Dudak: Dudakları dolgunlaştırılmak, nemlendirmek, asimetrileri düzeltmek ve dudak konturunu belirginleştirilmek

Burun: Ameliyat gerektirmeyen burun sırtındaki eğriliği ve burun ucundaki düşüklüğü düzeltmek

Alın: Alındaki kırışıklıkları ve kaş çatmaya bağlı gelişen olukları düzeltmek

Şakak: Şakak bölgesindeki çökmeleri düzeltmek, zamanla düşen kaşları kaldırmak

Göz altı: Göz altı çukurlarının oluşturduğu yorgun yaşlı görünümü düzelterek göz altını aydınlatmak

Yanak: Yanak ve elmacık kemiğinin olduğu hattı dolgunlaştırılıp daha estetik bir görünüme kavuşturmak

Nazolabial oluk: Burun kenarı ile ağız köşesi arasında zamanla oluşan ve yorgun ve mutsuz bir ifade veren oluğu düzeltmek

Çene: Çenesi diğer yüz hatlarına oranla küçük, geride ve asimetrik olanlarda çene ve yüz uyumunu dengelemek

Çene hattı: Çene ucundan başlayıp kulağa kadar uzanan hattı daha belirgin ve keskin hale getirerek genç görünüm kazandırmak

Boyun çizgileri: Yaşlı görünümün ana unsurlarından biri olan boyun kırışıklıklarını azaltmak  

Sosyal Medyada Paylaş:

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Mezoterapi Uygulamaları

Mezoterapi tek ya da karışım halindeki bir içeriğin deriye direk enjekte edilmesi işlemine verilen genel bir isimdir. Kas içine veya damar yoluyla yapılan uygulamalarla karşılaştırıldığında, istenilen maddenin dokuda daha yoğun ve daha uzun süre kalması sağlanabilmektedir. Ayrıca mezoterapi yoluyla verilen madde bölgesel uygulandığından, sistemik dolaşıma geçip yan etki oluşturma ihtimali daha düş...

Kozmetik Amaçlı PRP Uygulamaları

Derimiz dış ortamla aramızda bir bariyer oluşturan oldukça özellikli bir organdır. Deride herhangi bir nedenle bir hasarlanma oluşursa doğal bir onarılma süreci başlar. Bu onarılma sürecinde kanımızda bulunan trombositlerden salınan büyüme faktörleri anahtar bir öneme sahiptir....

Ne Aramıştınız?